وَقَالَ لَهُمْ نِبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَن يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِّن رَّبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِّمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَى وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلآئِكَةُ إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَةً لَّكُمْ إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ
"Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, tabutun size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o tabutun içinde Rabbinizden size bir sekîne, Musa ve Harun hanedanının bıraktıklarından bir bakiye vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz, sizin için bunda şüphesiz bir alâmet (bir ilâhî beyyine) vardır." (Bakara sûresi, 2/248)
Âyet-i kerimede bahsedilen acaipliği herhâlde üstûre, destan acaipliği gibi anlamak doğru olmasa gerek. Bunu insanın, kendisi ile eşya arasındaki münasebeti ve eşyayı kendi tabiatıyla, ama Kur'ân'ın insan mantığı adına onun önüne serip sergilediği harikulâdelikler şeklinde anlamak daha uygun olur zannediyorum. Evet Kur'ân, insanın gözünün önüne o harikulâdelikleri sergiliyor, insan da Kur'ân'ın aydınlatıcı şuaları ve diriltici soluklarıyla onlara uyanıyor. Öyleyse denebilir ki, Kur'ân olmasaydı, insanın bunları duyması mümkün değildi. Bu mülâhazalar çerçevesinde belli ölçüde eşyanın perde arkasına muttali olan cinler, Kur'ân'ı duyar duymaz, "Biz harikulâde, güzel bir Kur'ân dinledik." deyivermişlerdi. Evet onlar dinlemekle kalmayıp, kendilerini Kur'ân'ın o büyülü atmosferine salarak فَاٰمَنَّا بِهِ "Ona inandık." diyerek gürül gürül imanlarını da ilan etmişlerdi. Doğrusu belli nispette eşyanın perde arkasına açık olan cinlere iman etmeleri için birkaç âyet dinlemek yetivermişti.
Peygamber Efendimiz, cinlerle kaç defa karşılaştı ve bu karşılaşma ne şekilde gerçekleşti? Ben, fizik dünyası, metafizik âlemi ile iç içe bir hususiyetler insanı olan Efendiler Efendisi'nin ufkumuzu aşkın bu macerasına temas etmeyeceğim. Aslında böyle bir husus bizim sorumluluğumuz dışında kalmaktadır.
Bizim için önemli olan, İns ü Cinnin İftihar Tablosu'nun evrensel mesajının cin tayfasını dahi içine aldığının vurgulanması; قُلْ اُوحِيَ esprisiyle bunun ashab-ı kirama duyurulması; Kureyş'in duyup gördükleri onca mucize karşısında temerrüt etmesine mukabil cinlerin, birkaç âyet dinleme bahtiyarlığına erince hemen iman etmeleri; iman edenlerin de dakika fevt etmeden dönüp kendi kavimlerini İslâm'a çağırmaları; çağırıp imanlarını ilan etmeleri.. gibi hususlardır.
رَبَّنَا اَرِنَا الْحَقَّ حَقّاً وَارْزُقْنَا اتِّبَاعَهُ وَاَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَارْزُقْنَا اجْتِنَابَهُ
Bu Sayfayı Sitenizde İktibas Edin